23 Aralık 2008 Salı

Şan babişkosu ile


17 Aralık 2008 Çarşamba



YÜKSEL TEYZESİ BİZE BAKIYOR, BEN ŞAN'A BAKIYORUM. HAYATIMIZI BU ŞEKİLDE DÜZENE SOKTUK BİRAZ






EK GIDALARA GEÇİŞİMİZ
Nazogastrik sonda çıktıktan sonra paldır küldür kaşıkla beslenmeye başladık. Çünkü oğlumuz doğduğundan beri biberonla beslenemediği için umudumuz, aslında tek seçeneğimiz kaşıkla beslenme idi. Normal beslenen çocuklar bile kaşığa yavaş yavaş hergün bir kaç kaşıkla başlarken biz hop diye kaşık mamalarına geçmek zorunda kaldık. Sıvı olarak sadece su içiyordu onu da biberona küs olduğu için sulukla içiyordu. Doktor madem suluk kullanıyor sütü sulukla verin diyordu ama nafile, sütün tadını alır almaz bırakıyordu. Hazır mamalardan nekadar kalorisi yüksek kaşık maması varsa doldurduk eve. İlk defa emziğe alıştığı için mutluyduk çünkü emzikle yemek yediriyoruk. Bir kaşık mama arkasından emzik , hop yutuyoruz. Tabi bunlar olurken bağrış çağrışız. Mama sandalyesinde ordan oraya geziyoruz. Olmadı kucağımıza alıp lokmasını yutana kadar evin içinde koşturuyoruz. Tabi arada bu hengamede kustuğu da oluyordu. Arada kendi kendine yutuyordu ama daha hızlı yesin diye emzikle yedirmeye devam ediyoruk. Tabi o da hata idi. Çünkü yediklerinin tadına varmadığı için yemek yeme işinde ilerleme kaydedemiyorduk bir türlü. Sabah 6 da başlayıp saat gece 12 ye kadar 3 saatte bir olmak üzere bir maratondu bu yedirme işleri. Ödümüz kopuyordu yemezde tekrar nazogastrik sondaya geçeriz diye. Bu şekilde 3 ay geçti arada bir diş çıkardık bir idrar yolu enfeksiyonu geçirdik süper olud yani. Hele idrar yolu geçirince deli gibi iştahsızlaştı. Yemem de yemem deli etti bizi çocuk. Ama allahtan erken tespit ettik enfeksiyonunu. Bactrim şurup içtik hemen geçti, iştahımız da yerine geldi.
Bu yeme maceramızda tabi yaşıtları pilav bile yerken biz daha krema kıvamında yiyorduk herşeyi. Tarhana


16 Eylül 2008 Salı

ZAYIF BEBEĞİMİZ


NAZOGASTRİK SONDA İLE BESLENME GÜNLERİMİZ
Bu konudaki tecrübelerimi yazmayı çok istedim. Çünkü bununla ilgili nette akedemik bilgiler dışında bir bilgi bulamadım. Bir annenin tecrübeleri daha faydalı olur diye düşündüm.
Burundan mideye kadar uzanan ince bir hortum takıldı çocuğumuza . Nekadar o hali kötü olsa da çocuğumuz bir şekilde besinsiz kalmayacak diye huzurluyduk. Bir bebeğin günlük alması gereken süt miktarı bebeğin kilosu X 150 ml diye söylendi. Ayrıca bir seferde midesinin alacağı miktar ise (kilosunun ilk iki rakamı X 2 ) + max 30 şeklinde formulüze edildi . Yani Şan'ın kilosunu 5 kg olarak kabul edersek 5 X 150 = 750 ml süt, günlük alması gereken max miktar. Bir seferde içebileceği süt miktarı ise 5000 gr olarak kilosunu kabul edince (50 X 2) + max 30 = 130 ml idi . Ama tabi bu normal biberonla beslenen çocuk için geçerli. Nazogastrik sonda ile beslenme sıklığı benim tecrübelerime göre sık aralıklarla ve az miktarlarla olması gerektiği. Biz 3 saatte bir 120 ml ile başladık. Hala süt allerjisi şüphesi olduğu için pepti junior ve daha sonra da neocate isimli mamaları kullandık. Anne sütünü ise artık sağmaktan helak olduğum için yavaş yavaş bıraktım . Neyse bu mamaların sindirimi diğer mamalara göre daha kolay. Tabi anne sütü gibi değil tabi. Anne sütünü kestiğim anda çocuğum az aralıklarla kaka yapmaya başladı.
İlk nazogastrik sonda ile beslediğimiz seansta biraz hızlı bastık galiba oğlumuz feci şekilde kustu. Daha sonraları 120 ml 15 dk da vermeye başladık. Gece de o uykudayken eşimle nöbetleşe yavaş yavaş veriyorduk. Fakat en büyük sorunumuz reflü oldu !!!. Midesine giren hortum mide kapakçığının tam kapanmasını engellediği için mideden yemek borusuna kaçaklar oluyordu. Bu da oğlumuzu korkunç rahatsız ediyordu. Yemek borusuna kaçan mide sıvısı yemek borusunda yanma yapıyordu ve onu ordan atabilmek için deli gibi ağlayıp sonunda kriz şeklinde kusup rahatlıyordu. Hemen hemen her gece saat 4 sularında uykusundan ağlayarak uyanıp kusuyordu. Ama kilo alımı süperdi. Günde 30 gr alıyordu. Eve internetten ikinci el bir tartı almıştık. Günde 5 kere tartıyordum:)) Bu reflü krizinden kurtulmak için başını yükselterek ve yüzüstü uyutmaya başladım ve çok faydasını gördüm. Ama daha sonra sanırım yemek borusunda tahriş olduğu için 1oo ml yi biraz geçince beslemeden yarım saat sonra kusma oluyordu. Tabi bu dönemlerde kilo alması azaldı. Baktım böyle olmayacak bu sefer 2 saatte bir 80 şeklinde beslemeye başladım. Zırt pırt beslenme yapmanın dışında çok rahat ettik. Tabi kilomuz 5600 lere geldiğimiz için süt miktarımızda o oranla artıyordu. Hoş bizim kilo alımı için her zaman bu kilodaki çocuk için belirlenen miktarlardan daha fazlasına ihtiyaç oldu. Bu arada doktorumuz ne kadar ülkenin en iyi doktorlarından da olsa biraz ailemizin isteği ile birazda belki bizim doktorun göremediği bir şeyi görür , bir ilaç verir pat diye çocuk beslenmeye başlar umuduyla İstanbul'da bir takım doktorlara götürdüler. Tabi gene çocuk gastrologları idi. Biri manyak çıktı. Çocuğumun özürlü olduğunu ima etti. Ve sanki ben durumun farkında değilmişim gibi "çocuğun %3 lük dilimde farkında mısınız ? "dedi. Ayrıca gastrostomi adında mideye açılan bir delikten direkt beslenme şeklini önerdi. Falan filan. Ne umutla gittiğimiz bu doktordan mutsuz çıkmıştık. Hala iki laf edip adama kızmadığımız için pişmanız. Sonra çok tatlı bir çocuk gastroloğuna gittik . O bizim kendi doktorumuzun çok yakın arkadaşı çıktı. O da bir takım şeyler önerdi , doktorumuzu arayıp ona da bu önerileri bildireceğini söyledi. Fakat o da gastrostomiyi önerdi. Neyse en azından daha normal bir görüşme idi. Ve İzmir 'e döndüğümüzde doktorumuz gastrostomi için kilosunun çok az oluğunu, istersek yapacağını ama sonra pişman olmamamz konusunda uyardı. Yani bize bıraktı seçimi. Tabi doktorumuz böyle derken bunu istemek çok gözükaralık geldi ve istemedik. Bu arada bizi bir çocuk nöroloğuna gönderdi . "herhengi birşeyi olduğunu sanmıyorum ama içiniz rahat etsin onu da eliyelim" dedi. Çok pozitif bir çocuk nöroloğuna gittik. Şan' ı evirdi çevirdi ve gayet normal oluğunu söyledi. Ama bu nazogastrik tüpten artık kurtulmamızı söyledi. Düşün taşın 10 gün sonra ya bismillah deyip çıkardık. Ve nazogastrik li günlerimiz kazasız belasız, enfeksiyonsuz, ödemsiz sona erdi.

Nazogastrik sonda ile beslenmede önemli noktaları aşağıda sıralamak istedim
1- Burundan başlayarak yanak ve oradan kulak önüne gelen hortumun açıkta kalan bölümünün tespiti bandajlarla yapılıyor. Fakat doktorlar bunu daha çok premetüre bebeklere taktığı için büyük bebeklere göre bandajlamıyorlar. Bunları bebeğinizin el becerilerine göre iyice sabitlemek gerek. Burnunu kaşırken istemedende olsa parmağı takıp çıkarabiliyorlar.
2- Eğer sonda yerinden oynarsa tekrar içeri itmek çok tehlikeli. Çünkü yanlışlıkla nefes borusuna gidebilir. Tabi bizim çocuğumuz için 4-5 cm çıkıp girmesinin önemi olmadığını söylemişlerdi. Bazen bizim çocuğumuzun sondası 4-5 cm çıksa bile ittiriverdik. Yani tabi bu bizim aldığımız bir risk.
3- Takılan sondalar tip tip . Bazısı uzun süre kullanıma uygun bazısını 3-4 günde değiştirmek gerektiriyor. Ama sık değiştirmek yemek borusunu tahriş edebiliyor.
4- Sondanın takılması hastane ortamında ve mutlaka bir çocuk doktoru tarafından yapılması gerekiyor.


BESLENMEYİ REDDETME
Bu fotoğraf çekildiğinde , iki günlük zorlama bir tatil için Çeşme deyiz. Fakat Şan beslenmeyi iyice reddetmeye başladı. Nerdeyse 4 ayını doldurdu ama hala 4750 kilomuz. Ne yapacağımızı bilmiyoruz. Çok üzülüyoruz. Ne kadar emdiğini bilmek için sütümü sağıp biberonla verme salaklığına giriştik ama biberonda daha çok zorlanıyor. Beni emerken çok hava yutup tıkanıyor ama biberonla daha fazla acı çekiyor. Hayır, ama biz ısrar ediyoruz biberonla emmesini. Neden? çünkü emmesine güvenmiyoruz:((( Keşkeleri hayatımızdan atmak lazım ama ne büyük aptallıkmış. Çocuğu kendi seyrine bırakmadık , zorladık durduk. ( Bu yazıyı sonradan eklediğim için böyle hissediyorum tabi. O zamanlar en doğruyu yaptığımızı zannediyorduk.) Sonunda da olan oldu önce beni emmeyi iyice bıraktı ki elbiselerin üzerinden göğsüme dönen bir çocuktu. Hala bunu söylerken içim sızlıyor. Neyse sonra artık bir haftasonu biberonu da bıraktı ve doktorumuzu aradık. Artık nazogastrik tüp takmamız gerektiğini söyledik. Ve salı günü hastaneye gidip burnumuzdan midemize kadar uzanan bir hortum taktılar. O halinin fotoların koymak istemiyorum bloga , sinirlerim bozuluyo hatırladıkça.


ÇİTOZ OĞLUMUZ




24 Temmuz 2008 Perşembe

ŞAŞIRDIM

Doğduğunda nefis saçları vardı. Sanli röfleli gibiydi. Kızıl, sarı, kahve tonlarında ensesini yalıyan saçlardı. O halini çok özlüyorum. Keşke şu beslenme sorunlarımız hiç olmasaydı da onun o hallerinin keyfini daha çok çıkarabilseydik.

24 TEMMUZ - BİRAZ DAHA BALLANDIK


16 Haziran 2008 Pazartesi

15 HAZİRAN - BALLANDIK 1


15 HAZİRAN - BALLANDIK


3 Haziran 2008 Salı

02 HAZİRAN 2008 - NÜ FOTOMUZ

BANYO MACERALARIMIZ
Şan yıkanırken devamlı ağlıyordu . Hele başını yıkamaya geldiğimizde iyice çıldırıyordu. Bu fotoğraf nadir ağlamadan durduğu fotolardan.

24 Mayıs 2008 Cumartesi

24 MAYIS 2008


20 Mayıs 2008 Salı

20 MAYIS 2008



EMZİRME TECRÜBELERİM
Bebeğim daha doğar doğmaz emmeye başladı, tabi yarım yamalak. Bir türlü doğru ritmi yakalayamamıştık . Hastanedeki hemşire "2 saatte bir emziriceksin, daha sık emzirirsen gaz olur, bebeğin gaz sancısı çeker" demişti.  Halbuki bence ilk 40 gün bebek ne zaman isterse o zaman emzirilmeli. Çünkü her bebeğin emme hızı, doyma süresi farklı. Ayrıca bebekler sadece karınlarını doyurmak için emmiyor güven duygusu için de emiyor. Görümcemin dediğine göre bebekler, annelerinin onların bir uzvu- organı olduklarını düşünürlermiş. Yani karnımızdan çıkan bu ufaklıklar bizi sadece onlarla beraber yaratılmış birer varlık olarak düşünüyorlar:))
Emzirme süresi için 20 dakika bir göğüs 20 dakika bir göğüs olmazk üzere 40 dakika demişlerdi. İlk bir kaç gün böyle emzirdim. Göğsümden kolostrum denen şeffaf kahverengi bir süt geliyordu. 1 haftanın sonunda bu süt beyazlaştı ve göğüslerim daha hissedilir şekilde dolmaya başladı. Fakat benim çocuğuma özel bir sorun başladı. Bebeğim emmeye basladıktan birkaç saniye sonra "guk guk " hava yutma sesleri ile tıkanıp ağlamaya başlıyordu. Bu nedenle emmeyi yarıda kesip ağlamaya başlıyordu. Tabiki doymadığı için birazdan tekrar emmek istiyordu. Lohusa yorgunlundan ben bu sık emme arzusunu yeterince karşılayamadığım için çocuğum devamlı ağlıyordu. Biz yok gaz sancısı yok huzursuz diyerekten bunu anlamaya çalışıyorduk.
İlk hafta kontrolümüzde doğum kilosu olan 3300 gr ı yakaladığından bu emme süresi sorununu çok takmıyorduk. Ama 3. hafta kontrolümüzde hiç kilo almadığını gören doktorumuz günde 60ml x 4 şeklinde mama takviyesi verdi. Tabiki doktorumuz sütümün az geldiğini düşünerek bunu önerdi. Ancak bebeğim devamlı hava yuttuğu için göğüslerimi hiç boşaltamıyordu. Neyse mama takviyesine başladığımızda çok tereddütlerim vardı. Bebeğimi sadece emzirmek istiyordum. Eğer biberonla mamaya alışırsa bir daha beni istemez sanıyordum ki bu çoğu bebek için böyle.  Ama benim bebeğim biberonu reddediyordu. Bir türlü biberonu almıyordu. Almadığımız biberon tipi kalmadı. Çok stres olmuştum. Sonunda Aventin bir biberonunu yarım yamalak alır gibi oldu. Onunla ağlata ağlata günde 4 defa mama vermeye başladık. Tabi mama saatinden önce iştahı kapanmasın diye emzirmiyordum. Ne büyük hatalar.....
İki hafta sonra bu hava yutma meselesini daha detaylı anlamak için bir çocuk gastroloğuna gittik. Bana inek sütü allerjisi olabileceğini , benim inek sütü diyeti yapıp sadece emzirmemi söyledi. Fakat ben aralara mama soktuğum için sütüm yetmedi. Birazda moral bozukluğu derken bir hafta sonunda birden sütüm kesildi. Bebeğim durmadan memede duruyordu. Süt gelmiyordu ama devamlı memedeydi. Sütümün tekrar gelmesi için geceleri kalkıp 1 saat boyunca göğüslerimi sağıyordum. Bunu yaparken elektrikli bir pompa kullandım. Ve bu çabanın karşılığında sütüm tekrar geldi. Bebeğim yine hava yutuyordu ama midesindeki gaz çıkınca tekrar emmeye devam ediyordu. Bu şekilde sık aralıklarla hatta devamlı emiyordu:))))

16 Mayıs 2008 Cuma

9 MAYIS 2008 - ŞAN BEBEK DOĞDUUUUU




İLK KUCAĞIMA ALMAM
Doğum gerçekleştikten sonra bebeğimi içeri çocuk doktoruna teslim ettiler ama ağlama sesi geliyordu. Bu sırada doktorum zor bir doğum olduğunu, çok yırtığım olduğunu söyledi . Bir sandalye ile önüme oturup plasentanın gelmesini bekledi. Plesantayı görünce çok şaşırdım . Nerdeyse bebek kadar bir et parçası çıkardı içimden . Sonrada başladı dikişlere. İnanın hiçbirşey hissetmedim. Doğum korkularımdan en büyüğü bu yırtıklardı ama onları ne yırtılırken ne de dikilirken hiç hissetmedim. Dikişlerim bittiğinde çıplak oğlumu yeşil bir beze sarılmış şekilde kucağıma  verdiler. O anı hiç unutamam. Hayatımda gördüğüm en güzel şeydi. Hiç tahmin etmediğim bir tipi vardı. Çok beyazdı, birsürü saçı vardı ve rengi yeryer kızıl yeryer kumral röfleli gibiydi. Özellikle kızıl favorilerini hatırlıyordum. Sivri bir çenesi , topak bir burnu vardı. Cin gibi bakıyordu. Kesik kesik ağlıyordu. Odayı toplayan hastabakıcıya bu kadar tatlı bir bebek gördün mü diye sordum ama pek ilgilenmedi:)))) Sonra hemşire nasıl emzireceğimi söyledi. Yarım yamalak bir emzirme seansı oldu ve onu tekrar içeri kıyafetlerini giydirmek için götürdüler. Kuzucumm....

DOĞUM YAPMAM
Tahmini doğum tarihine 9 gün kala eşim eve geldiğinde, o gün evden hiç çıkmayışımı bahane ederek sahile gitmek istedim. Saat 19 gibi sahildeki bir kafede oturduk. Bir adet meyvalı soda içip eve döndüm. Gene bilgisayarın basına oturup takip ettiğim forumlarda doğum yapanların hikayelerini okumaya başladım. Wc ye gitmek için ayağa kalktığımda altıma kaçırdım sandım . Klozete oturduğumda hala idrar kaçırma olduğunu düşünüyordum ve eşime seslenip çamaşır getirmesini istedim. O  sırada pembe bir damla farkettim . Kanamam oluyordu. Doğum başlangıcı ile ilgili herşeyi okumuştum internette ama kanama olunca ne olduğunu bilmiyordum. Paldır küldür doktoru aradık. Doktor hemen doğumhaneye gitmemi söyledi. Kendisi doğumhanedeki nöbetçi doktorlardan ne durumda olduğunu öğrenecek ona göre gelecekti doğumhaneye. Dışarıdan soğukkanlı ama içeriden panik şekilde arabalara doluştuk. 45 dklık yolculuğumuzda sancılarım başladı. 4 dakikada bir adet sancısına benzer bir sancı gelip gidiyordu. Bu sırada ara ara suyum boşalıyordu. Hastaneye vardığımızda durumumda bir değişiklik yoktu beni doğumhanede büyükçe bir odaya aldılar. Yakınlarımdan kimseyi içeri göndermediler. Keşke cep telefonumu alsaydım. Tuhaf bir yataktı yattığım şey. Alt kısmı çıkarılınca doğum masasına dönüşüyordu. Acildeki doktorlara kendi doktorumu çağırmalarını hemen epidural yapmalarını söyleyip duruyordum. Ama onlar önce durumumu öğrenmek istediklerini söylediler. Yani açıklığımın ne kadar olduğu, bebeğin doğum kanalının neresinde olduğu gibi. Açıklığım zaten önceden 3 cm olduğu için açıklığımın en azından epidural için gerekli olan 4 cm e ulaştığını tahmin ediyordum.  20 dk nts den sonra açıklık muayenesi için gelip yatağı ayarladılar. Açıklığım 4 cm di, bebek olması gereken yerden daha yukarıdaydı veeee ağrılarım gittikçe şiddetleniyordu. Anestezi uzmanlarını arıcaz dediler ama ne zaman aradılar bilmiyorum çünkü çok geciktiler. 
Tam karşımdaki duvarda bir saat vardı devamlı o saate bakıyordum bir sonraki sancıya kadar ne kadar vaktim var onu hesaplıyordum . Hastaneye geldiğimde saat akşamın 9 uydu . Ve saat 10 olduğunda epidural hala yapılmamıştı ve sancılarım çok şiddetlenmişti. Saat 11:30 a kadar çektiğim acıyı tarif edemem.  Tek başıma o koca odada bağırıp duruyordum. Doktorlar gelip "bağırma diğer hastaları etkiliyorsun" diyorlardı. Saat 11:30 da epiduralci doktor geldi. Aşırı sakin bir adamdı. Ben kıvranırken bana mesleğimi yaşımı şunu bunu soruyordu. Daha sonra belime ilaç vermek için kateder gibi birşey taktı ve bunu takarken sakın kıpırdama diyordu. Ama sancım gelince duramıyordum bu yüzden sancının geçmesini bekliyorduk. Epidural verildikten 1 saat sonra etki eder diye biliyordum ama öle olmadı 5 dk içinde rahatladım. Sadece kasılmaları hissediyordum. Saat 12 yi geçtiğinde doktorlar gelip sancılarımın durumunu sordular. Ben de tekrar ağrı kesiciye gerek olmadığını söyledim ama keşke isteseymişim. Çünkü 10 dakika sonra sancılarım tekrar belirginleşti. Saat 00:30 da nihayet doktorum geldi. Bana açıklığımın 7 cm olduğunu fakat ıkınma gerektiğini söyledi sanırım bebek daha doğum kanalına girmemişti. Ve bana ıkınmamı söyleyip odayı terk ettiler. Ben kendimi artık kötü hissetmeye başlamıştım. Bırak ıkınacak elimi kıpırdatıcak halim yoktu. Epidural istediğimde "eğer seni uyuşturursak doğumu uzatırız " dedi doktorum. Bunun yerine suni sancı verdiler . Artık salmıştım kendimi ikimizde ölsek umrum değildi. Sanırım o arada belimden omzuma uzanan hortumun ucundan ağrı kesici de verildi. Neyse artık doğuma başlamıştık. Doktor ıkınmamı söylüyordu ama ben kendi kendime ıkındığım için çabuk pesediyordum. Doktorlardan birinin sancı geldiğinde karnıma bastıracağını söyledi doktorum. Ben eliyle bastıracak sandım ama adam tam sancı geldiğinde tüm bedeniyle üzerime abandı. Bu işlem 3-4 kere oldu sonunda doktorum bebeği vakumla alacağını söyledi . Birara benim doktorumun diğer doktorlara " şansımızı deneyeceğiz" dediğini duydum. İşte o zaman çok korktum ,bir anda kendimi kaybedeceğimi , ameliyata alacaklarını , uyandığımda bebeğimi kaybettiğimi söyleyeceklerini düşündüm. Artık bu korkudan mı vakumdan mı bilmiyorum. Doktor karnıma abandı, alttan vakumun sesini duydum, kendim ıkındım derken birden içimden onu çektiklerini hissettim. Hafif mavimsi kırmızımsı renkli birsürü sıvılarla ve karnındaki gri- beyaz kordonla başaşağı karşımda duruyordu.

14 Nisan 2008 Pazartesi

9. AYIM


DOĞUMA GİDİŞİM
Artık yolda görenler şaşırıyorlar. Karnım kocaman oldu. Bedenim karnıma göre çok zayıf kaldı.Bu ayın başında bebişim artık içerde aniden yer değiştiriyor ve dışarıdan bariz belli oluyordu ama doğuma yaklaştıkça içeride yer kalmadığı için poposunu çevirmek dışında pek birşey yapamadı sanırım. 
36.haftanın sonunda kemalpaşa'ya arkadaşlarla pikniğe gittik. Çok iyi vakit geçirdik. Yukardaki fotoğrafta ondan bir hafta önce urla'daki pikniğimizden. Kemalpaşa'dan dönüşte arabada birden pelvis bölgemde bir basınç ve sızı hissettim sanki bebek o bölgeyi başıyla zorluyordu. Daha sonra öğrendimki çok ayakta kalmaktan rahim ağzıma baskı oluşmuş.
37. haftada pelvis ( çatı )  muayenesinde doktor çatımın musait olduğunu ama normalda max 1 cm olması gereken rahim ağzı açıklığımın 3 cm olduğunu söyledi . Bu erken doğum yapmama daha doğrusu zamanından önce suyumun gelmesine neden olabilirmiş. Bebeğim daha 2500 gr dı yani çok erkendi doğması için. Aslında bir yandan endişelendim ama bebeğimin beni çok bekletmeyeceğini düşündükçe sevindim. Çatı muayenesinden sonraki gün hafif kanamam ve halsizliğim oldu, doktor buna normal dedi. 1 hafta evde yattım ve ondan sonra sıkıntıdan patladım tekrar ayaklandım. Artık her hafta nts ye giriyordum. Bebeğimin kalp atışları, nekadar sıklıkla hareket ettiği ve benim rahim kasılmalarım değerlendirildi. İlk nts de doktor hafif sancılarımın olduğunu söyledi. Tuhaftı, benim hissetmediğim sancıları makina nasıl hissederki? Erken doğurma ihtimaline göre ailemi çağırmıştım. Artık hep beraber bir bekleyiş başlamıştı. Herkez gözümün içine bakıyordu acaba bir hareket var mı diye. Ben de durmadan sancılarımı dinler olmuştum. Acaba bu doğum sancısı mı değil mi çocuk hareket etti mi.... Devamlı internete girip doğum sancısının neye benzediğini anlamaya çalışıyordum, normal doğum yapan arkadaşlarımı devamlı taciz ediyordum:)))  Fena halde bir baskı vardı üzerimde. Şimdi düşünüyorumda ne aptalmışım. Hamileliğimin son günlerini huzur içinde dinlenerek geçirmektense endişe ve anlamsız bir sabirsızlıkla geçirmiştim. Tabi 37. haftada söz konusu olan erken doğum ihtimali beni bu hale sokmuştu. Her gün dışarı  çıkıyordum hava güzeldi yorulana kadar geziyordum. Bu arada deli gibi su içiyordum. 

16 Mart 2008 Pazar

8. AYIM

BİRAZ SEFİLİM
Artık tipim kaymaya başladı galiba. Kilom 65 e dayandı bakalım nasıl vericem bu kiloları. Oğluşumuz tangır tungur bir halde hiç uyutmuyor beni. Gece wc ye kalkmaktan nefret ederim ama 5 mi diyim 6 mı diyim durmadan kalkıyorum azcık yapıp yatıyorum. Yok sırt üstü yatma bebeği boğarsın yok sağa yatma illa sola yat. Dalga geçiyor bu doktorlar. Zaten herhangi bir şekilde uyumak mümkün değil, hadi uyudun kesin çişin gelir yada bebişin tepikler. Yada tepiklemez neden tepiklemiyor diye uykun kaçar.

DOĞUM İZNİ
Ben devlet memuru olarak çok araştırdım bu işi ama daha sonra bi ton iş açıldı başıma genede.
657 ye bağlı devlet memurlarının 16 hafta ücretli doğum izni var bunun 8 haftası doğumdan önce 8 haftası doğumdan sonra fakat doğum öncesi izninin beş haftasını doğum sonrasına ekleyerek doğum sonrası iznini 13 haftaya çıkarabiliryorsun. Tabiki doktor raporu ile doğuma 3 hafta kalana kadar çalışmanda mahsur olmadığı belirtilmeli. Benim sorunum doktorumun raporda kullandığı ifade ile başladı. Doktorum ne hata yaptığından bahsederek iyice kafa karıştırmıyim. Olması gerekeni anlatıyim. Doktorunuza 32. haftanın başında gidiceksiniz yani doğuma 9 hafta kala. Doktorunuz tahmini doğum tarihini sizin beyanınızla tespit edicek(SAT a göre). Eğer doğum öncesi 8 haftalık izninizin tamamını kullanıcaksanız sorun yok sizi tahmini doğum tarihinden 8 hafta öncesi tarihte izne ayırır. İşlem biter. Fakat doğum öncesi izninizin bir kısmını doğum sonrasına ekleticekseniz. Doktorunuz "melike turanın tahmini doğum tarihi "X" tir. Doğum öncesi 3 haftaya kadar yani "X-3 hafta" tarihine kadar çalışmasında sağlığı açısından engel yoktur. Doğum öncesi 8 haftalık izninin kullanmadığı 5 haftası doğum sonrası iznine eklenebilir"şeklinde birşey yazması gerekmekte. Ayrıca benim kurumum bu 32. hafta raporunun dışında 36. haftada izne ayrılırken bir rapor daha istedi benden ki böyle birşey kanunda yazmıyor bence. Yani izne ayrıldığınız tarih kurumunuzda belli zaten. Bunun dışında kullanılmamışyıllık izinleri doğum öncesi 8 haftalık dönemde kullanamıyorsunuz. Çünkü kanunda çalışılmış günler doğum sonrasına eklenir diyor. Yani doğuma 3 hafta kala doğum iznine ayrılacakken 3 haftada yıllık izini ekliyim 6 hafta önce çıkıyim diyemiyorsunuz. Bu durumda doğum öncesi 8 haftalık iznin iki haftasını çalışmış göründüğünüz için doğum sonrasına 5 değil 2  hafta ekleniyor.
Doğum sonrasında ise doğum yaptığınız tarih ne olursa olsun (erken doğum geç doğum) doğum tarihinden itibaren sayılıyor izin günleriniz. Eğer ücretsiz izne çıkıcaksanız bunun dilekçesini de doğum raporuyla birlikte, doğum yaptıktan en geç 15 gün içinde kurumunuza  vermeniz gerekiyor.


7.5 AYLIK

Bu elbiseyi hamileliğim boyunca 4-5 kere giydim son giydiğimde artık 8. ayımdaydım ve etek boyu iyice kısalmıştı. Bacaklarım foraydı yani:)))

14 Şubat 2008 Perşembe

7.AY ULTRASON

Doblerde aldığımız bu görüntüyü doğduğu zamanki fotoları ile karşılaştırınca ne kadar benzediğini görebilirsiniz.

9 Şubat 2008 Cumartesi

7. AYIM

Günler bir türlü geçmek bilmiyor. İşyerinde kendime takvim yaptım geri sayıyorum hergün. Ayrıca bir reflü şikayetim varki anlatamam. Devamlı mide çıkışımda bir yanma var. Dik oturmazsam dahada artıyor. İş yerinde ağrım olmasın diye hiç oturmak istemiyorum, devamlı ayaktayım. İşlerde feci yoğun ....

6. AYIM

Artık göbişimin şekli biraz daha iyi gibi. İlk başlarda sarkık bir göbeğe benziyordu da:))) Kıyafet açısından şanslı sayılırım çünkü benim hamileliğim sırasında robadan bluzlar çok modaydı.  
Hala bebişimin odası için herhangi birşey yapmadık. Sadece bir kaç tulum aldım o kadar. Onları da açıp açıp bakıyorum. Odasının rengini lila yapmak istiyorum. Yer için ise halı pek iyi değil diyorlar ama ben halıyı çok seviyorum oldum olası. Bukle tarzı çok tüylenmiyen bir halı olabilir ama tabi parkede yapabilirim. Ama mobilyaları natural ağaç düşündüğüm için yer ağaç mobilyalar ağaç bunaltıcı olabilir.
Kardımdaki beyfendi kıpırdanmaya başladı artık. İlk seferinde 19 haftalıkken işyerinde karnımda bir balığın kıvrılarak kaydığını hissettim. Çok özel bir andı. Hoş onun kıpırdanışları hep çok özel.
Bu ay doblere girdim. Bebişimin organları kontrol edilecekmiş. Bu doblerden bir adet oğlumun vesikalığı ile çıktık. Resmen yüzü belli. Çok mutluyum.

5.AYIM





Fotoğrafta 5 aylık hamileyim ama bundan önce de karnım pek belli olmuyordu. İlk üç ay bir önceki düşük tecrübemden dolayı çok dikkat ettim kendime. Hatta fazla dikkat ettiğim için bir anda 52 kg dan 57 kg a fırladım, sanırım 5 aylıkken 60 kg olmuştum. Benim gibi iştahsız bir insan canavara dönüşmüştü. Mide bulantım vardı aralarda ama çıkarmam yoktu. Ağzımda devamlı metalik bir tatla dolaşıyordum. Kıyafetlerimin belleri artık kapanmıyordu. Bir adet hamile pantalonu aldım onun dışında kendi pantolonlarımı tadil ettim.
12 haftalık kontrolümde 2 li test için ense kalınlığı ölçülecekti. Bu nedenle düzgün pozisyonda olması gerekiyordu bebişimin ve onu uyandırmamız gerekiyordu. Doktor tatlı birşey yememi istemişti. Bisküviyi ağzıma attıktan 30 sn sonra kıvrılmaya ellerini başına çekip indirmeye başlamıştı .Bu esnada oğluşum pipisini gösterdi. Çok heyecanlanmıştık. Aslında kız istememe rağmen oğlan olmasına da çok mutlu olmuştum. Artık daha gerçekti benim için. 
16 haftalıkken 3 lü test oldum. Sonuca doktor normal dediği halde 3 lü testin altında yazan papaa değerinin yüksek çıkmasına takılıp günlerce internette dolanıp durmuştum. Ondan sonra zaten sağlık konusunda internete çok girmemeye başladım. Çünkü insan bu kadar site gezince yakında öleceğine bile inanabilir:))) 
Sonunda doğum yapacağım doktoru ve hastaneyi seçmiştim(18. hafta). Evimize 1 saat uzaklıktaki 9 eylül hastanesi ve o hastanenin döner sermayesinde çalışan bir yardımçı doçent. İlk muayenede eşimin down sendromlu kuzenini ileri sürerek beni paldır küldür amniyosenteze aldı, ne olduğunu anlamadan karnımdan su aldılar. Daha sonraya randevu verseydi heralde daha çok endişelenirdim ama o da yetti korkudan dudağım uçukladı. Ama gerçekten hiç hissetmedim iğneyi. Çok çabuk oldu bitti. Sonuç normal çıktı:)))




HAMİLE PANTOLONU YAPMA
Bir iki beden bol gelen pantolonlarınızı ayırın ve onların rengine uygun esnek kumaşlar bulun. Yada en iyisi pazardan pantolonunuza uygun tayt veya ince bir eşorfman alın. Böylece bel kısmının lastiğini dikmek zorunda kalmazsınız. Yaz ise ince penye eşorfmanlar , kış ise ucuz bereler kullanabilirsiniz. Dikmeye gelince elde de dikebilirsiniz. Ama göbişinizin tazziğine dayanacak kadar sağlam olmalı tabi. Eski pantalonunuzun bel kısımının yanlarından 4 parmak altından eğer önden fermuarlı ise fermuarın bittiği noktaya doğru üçgen şeklinde pantolonun karın kısmını kesip çıkarın . Sonra bu kestiğiniz parçayı patron olarak kullanın. Seçtiğiniz kumaşın kenarlarında dikiş için 1 cm pay bırakın ve eğer penye eşorfman kullanacaksanız onun karın kısmına koyarak kesin. Bel kısmını göbişinizin büyüklüğüne göre biraz daha bol bırakabilirsiniz ama alt taraf ve yanlar patrona uygun olmalıdır. Zaten genelde uzun bluzlar giyildiği için dikişin güzelliği çok önemli olmuyor inanın. Ben bu şeklide 7 ay idare ettim sonra bir tane harbi hamile pantolonu almak zorunda kaldım :))))











TURAN AİLESİ



İKİNCİ HAMİLELİĞİM
Doktorum bebek çalışmalarına 3 ay ara vermemi söylemişti. Düşüğü şubat ayında yapmıştım yani mayıs ayında en erken tekrar hamile kalabilirdim. Bu arada etrafımdaki bebek isteyen arkadaşlarım birer birer hamile kalmaya başlamıştı. Onlar için sevinirken bir yandan içimde burukluk vardı. Daha ilginci bu arkadaşlarımın ikisi de düşük yaptı. Birisi bir regl gördükten sonra diğeri ise hiç regl görmeden tekrar hamile kaldılar. Mayıs ayı gelmeden iki arkadaşım da iki kere hamile kalmıştı ve ben hala 3 aylık nadasımdaydım. Mayıs ayından sonra her ay 30. gün koşturup test yapıyordum ve sonuç negatif = benim moralim negatifti. 2007 Ağustos ayında yıllık izne çıkarken bir arkadaşımın tavsiyesiyle adaçayı ve civanperçemi karışımı bir çaya başladım. Sabah akşam bunlardan birer tutamı fincanda demleyip içiyordum. Önce Giresun sonra Bozcaada ve en son Alaçatı olacak şekilde muhteşem bir tatil yaptım. Tam yumurtlama zamanım Bozcaada ya denk gelmişti. Alaçatı'ya geldiğimizde hamile kalmış olabilirdim ama umursamadım artık. Aylardır bu tatili iple çekiyordum , kesin yine hamile kalmayacaktım. Tatilimi özgür geçirmek istiyordum. Günde 6 saat sörf yaptım. Sörf yaptım diyorum ama hala acemi sayılırım. Dolayısıyla her turda 2-3 kere düşüyor, insanlarla çarpışıyor, oramı buramı borda çarpıyordum. Yani hamile kalsam kesin düşük yaparım diyordum umursamıyordum. 
Tatil dönüşü son sürat işlere giriştim. Bir hafta sonra daha gecikmem olmadan gizli gizli evde test yaptım . Çünkü eşim kızıyordu bu şekilde piskopata bağlamama. Neyse testi yaptım ve bir kenara bıraktım, o sırada kağıtlarını topluyordum. Süre dolmaya yakın elime aldım baktım yok birşey ufff sinir oldum ama alışmıştım bu sonucu görmeye .Tam ortalıktaki kağıtları toplayıp atıcakken bir baktım hafif bir renk var . Dedim yok içerisi loş kesin uyduruyorum dedim sonra bekledikçe belirginleşti. Çok açık pembeydi ama evet pembeydi. Bayılacak gibi oldum. İçeri koştum eşime gösterdim. Gidip bir test daha almasını istedim ve onu da yaptım onda da pembelik oldu. Tamam kesin hamileydim. O gece uykumda uyanıp uyanıp bunun rüya olmadığını hatırlayıp heyecanlanmıştım..... 


Herkesin sağlıkla o duyguyu yaşamasını isterim....
















İLK HAMİLELİĞİM VE DÜŞÜK YAPMAM
6 yıllık evlilikten sonra artık bir bebeğimiz olsun istiyorduk. Bir İtalya tatilinden sonra çalışmalara başladık. İnternetten ve doktoumdan öğrendiğim üzere, tahmini regl tarihimden 14 gün önce yumurtlama olduğunu biliyordum. O günlerde, gün aşırı birliktelikle çalışmalara başlamıştık:)) Yılbaşı tatili için İzmir'den Lüleburgaz'a gittiğimiz günlerde hamile kaldığımı bilmiyordum. İçkili bir yılbaşı gecesinden sonra döndüğümüzde 5 gün gecikme olduğunu farkettim. Ucuz gebelik testlerinden birini yaptığımda çok şaşırdım. 6 ay sonunda hamile kalmıştım. İşyerinde kimseye söylemedim önce ama 7 haftalık hamile iken işyerinde sabah kahvelerine ve öğlen sporlarına katılmamam arkadaşlarımca şüphe topladı. Birgün açıkça sorduklarında yalan söyleyemedim.
Açıkçası hamileliğe pek hazır hissetmiyordum kendimi. 31 yaşındaydım , çok gezmeli eğlenceli bir hayattan birdenbire eve mahkum olmak zoruma gidiyordu ama heyecanlıydım. 8 haftalık kontrolüme gittiğimizde kalp atışlarını gördük. Eşim çok şaşırmıştı. Bu kadar küçük birşeyin kalbinin atması tuhafına gitmişti. Fakat doktor olması gereken boydan 2 hafta geride olduğunu söyledi. Bir hafta sonra kahverengi lekelenmem oldu ve bir iki gün sonra kanamaya dönüştü. Doktor progesteron iğne olmamı söyledi. Ama kanamam durmadı ve gece deli karın ağrısıyla ege üniversitesine koşturduk. Ultrasonda içerde canlı bir şeyin kalmadığını, vajina boyunda cenini aldıklarını söyledi. Kan pıhtısı şeklindeki cenini patalojiye verdik(sonuçta birşey çıkmadı). Acildeki doktorlar kürtaj olmamı söylediler ama doktorumu aradıklarında rahim kaslarını çalıştıran bir ilaç almamı söylemiş. Ve o gece eve gittik. Nedense bir haftalık yok kanamam oldu yok düşük mü yapacam sıkıntısından sonra, bu işten kurtulmak beni rahatlatmıştı. Bir  hafta sonra kanamam durdu ve normal hayatıma döndüm. Ama 2 hafta sonra kanamam tekrar başladı doktorum kürtaj olmam gerektiğini, içeride hala gebelikten kalma dokular kaldığını söyledi. Çok bunalmıştım. Bebek falan istemiyorum sadece sağlığıma tekrar kavuşmak istiyordum. Neyse ilk düşük yaptığım gece ege üniversitesinde emekli sandığının karşılacağı kürtajı doktorumun tercihi ile özel hastanede , 500 ytl karşılığında oldum. Doktora neden başta kürtaj olmadan gönderdiniz eve diye sorunca "o zaman rahmin çok hassastı ve üniversite şartlarında yeterince iyi olmazdı" gibi bahaneler sundu bana. Neyse, 15 dakikalık narkoz ve uyandığımda regl ağrısı gibi bir sancı ile kürtaj olayını bitirdim. Çok sinir bozucuydu.... Birkaç gün baş dönmesi ve halsizlikten sonra sağlığıma kavuştum.